COVİD-19 (CORONA VİRÜS) SALGINI NEDENİYLE DÜĞÜN, OKUL VE ÖZEL ÜNİVERSİTE ÜCRETLERİ İADESİ İSTENEBİLİR Mİ?
İlk olarak Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkan ve çıktığı günden itibaren büyük bir hızla yayılarak tüm Dünya’da etkisini göstermekte olan corona virüsü (Covid-19) salgını nedeniyle toplumsal yaşamda bir takım tedbirler alınması zorunlu hale gelmiştir. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 12/03/2020 tarihli “Pandemi” ilanı ile tehlikenin boyutu gözler önüne serilmiştir.
Küresel ölçekte alınan yaygın ve etkin tedbirlere rağmen, salgının önüne, ne yazık ki yakın dönemde geçilemeyeceği açıktır. Ülkemizde de kamu otoriteleri tarafından, yaşama hakkını ve kamu sağlığını koruma amacıyla, değişik tarihlerde, çeşitli sınırlamaları ve yasakları içeren önlemler uygulamaya konulmuştur.
COVİD-19 (CORONA SALGINI) MÜCBİR SEBEP SAYILABİLİR Mİ? MÜCBİR SEBEBİN SÖZLEŞMELERE ETKİSİ NEDİR?
Yargıtay HGK 2017/90 E., 2018/1259 K., 27.06.2018 T. kararında, mücbir sebebi şu şekilde tanımlamıştır: “Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlâline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır. Deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır.”.
Covid-19 salgınının, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun salgın hastalık tanımına girdiği ve mücbir sebep sayılması gerekliliği aşikardır. Şu kadar ki, pandemiden önce kurulmuş sözleşmeler açısından, muhakkak mücbir sebep sayılacağı ve sözleşmelerin geçerliliğine etki edebileceği görüşündeyiz. Çünkü, Covid-19 (Corona) salgını, öngörülemez niteliğe sahiptir. Tarafların iradeleri haricinde dışarıdan bir etki ile gerçekleşmektedir. Mücbir sebebe dayanan tarafın, salgına karşı tüm tedbirleri almasına rağmen, salgının önüne geçilemeyecek bir karaktere sahip olması ve kaçınılmaz şekilde, borcun ifasını engellediği için mücbir sebep sayılması gereklidir.
Yaşanabilecek uyuşmazlıklar için taraflar arasında yapılan sözleşmeler ve mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Mevzuata bakıldığında, işbu durumun sözleşmelere ve taraflar arasındaki borç ilişkilerine etkisi sürekli ifa imkansızlığı, geçici ifa imkansızlığı ve aşırı ifa güçlüğü başlıkları altında düzenlenmiştir. Ortaya çıkacak uyuşmazlıklarda da bu durumun değerlendirilmesi gerekmektedir. İfa imkansızlığı borcun tamamını kapsayabileceği gibi kısmen de olabilir.
İfa imkânsızlığı
Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.
Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.(TBK 136.M)
Madde metninden açıkça anlaşılacağı üzere ifa imkansızlığının meydana gelmesi için en önemli koşul, “borcun, borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple imkansızlaşmasıdır.” Ortaya çıkacak uyuşmazlıklarda da bu durumun değerlendirilmesi gerekmektedir. İfa imkansızlığı tamamen olabileceği gibi kısmen de olabilir.
Kısmi ifa imkânsızlığı
Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkânsızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi ifa imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkânsızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam imkânsızlık hükümleri uygulanır.(TBK 137.M)
Madde metninden açıkça anlaşılacağı üzere kısmi ifa imkasızlığı durumunda borçlu, sadece borcun imkansızlaşan kısmından kurtulur. Ancak burada önemli olan ve kanunun özü ve sözü ile belirttiği üzere tarafların kısmi ifa imkasızlığını önceden öngörüp öngöremeyeceklerine ilişkindir.
Covid-19 salgınının ortaya çıkmasından önce yapılan sözleşmeler için öngörülememezlik şartının sağlandığı açık olmakla beraber, borcun tamamının sona erebileceği pandemi ilanından sonra yapılan sözleşmeler için bu durumun objektif ve sübjektif koşullara göre değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Ancak dikkat edilmesi gereken en önemli husus ise “borcun ifasının imkansızlaştığının karşı tarafa yani borçluya gecikmeksizin bildirilmesidir.” Bu husus, karşı tarafın da zararının artmaması için gerekli önlemleri alması ve ek külfetlerin ortaya çıkmaması için zaruri bir ödevdir. Bildirimin gecikmeksizin yapılmaması durumunda karşı tarafın uğrayacağı zararların, tüketiciler tarafından giderilmesi ile karşı karşıya kalınabilir.
Sözleşmelerin ve mevzuatın içerik ve ayrıntılarından kaynaklanan zorlukların aleyhe netice doğurmalarının önüne geçebilmek için, hukuki destek alınmasının önemine dikkat çekmek isteriz. Salgın nedeniyle bir takım tedbirlerin alınması, ticari faaliyetin durdurulması, belirli faaliyetlerin yasaklanması gibi kararlar nedeniyle borcu ifa etmesi tamamen veya kısmen imkansız hale gelen taraf, alacaklının zararını azaltmak adına gerekli önlemleri almak ve sözleşmeyi feshedecekse bunu derhal bildirmek zorundadır. Aksi takdirde bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür
AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜ
Aşırı ifa güçlüğü
Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. (TBK 138.M)
Borç imkansızlaşmamasına rağmen borçlunun elinde olmayan nedenlerle, borcun yerine getirilmesi aşırı derecede zorlaşmış ise burada imkansızlık hükümlerinin yerine mevzuatta özel olarak düzenlenen aşırı ifa güçlüğü hükümleri uygulanacaktır.
Tüm bunlardan bahisle Covid-19 salgının hem tüketicileri hem de işletmeleri etkilediği düşünüldüğünde ekonomik olarak bir denge sağlanmasının ve uyarlama yoluna gidilmesinin söz konusu olabileceği de karşılıklı hak ve yükümlülükler açısından söz konusu olabilecektir. Borçlu bakımından borcunun yerine getirilmesinin aşırı derecede güçleşmesi halinde, mahkemeye başvurarak sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı bulunmaktadır. Uyarlama mümkün değilse, sözleşmeden dönülebilir ya da sözleşme feshedilebilir.
Burada somut olaya göre değerlendirme yapılması gerekmektedir. Her olayı kendi çerçevesinde değerlendirilerek hukuki süzgeç ile sözleşme ve mevzuat ışığında yorumlanması gerekmektedir. Covid-19 salgınının etkisinin ne zaman sona ereceği belli olmamakla birlikte, somut olayın şartlarına göre dürüstlük kuralı çerçevesinde bir değerlendirme yapılmalıdır. Ahde vefa ve iyiniyet kurallarının da yorumlama yaparken göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Öncelikle kamu tarafından konulan ve düğün yasaklarını içeren genelgeler süresince objektif imkansızlık durumunun söz konusu olacağı açıktır. Ancak uzaktan eğitim vb. süreçlerle yüz yüze eğitimin yapılamaması ve öğrencilerin imkanların tümünden faydalanaması durumunda objektif ve sübjektif imkansızlık söz konusu olabileceği gibi aşırı ifa güçlüğünün de söz konusu olabileceği unutulmamalıdır. Sözleşmenin feshedilmesi yahut sözleşmeden dönülmesi durumunda borçlu ödemiş olduğu bedelleri sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre isteyebilecektir. Her borç ilişkisi özelinde sözleşmelerin ve şartların değerlendirilerek adım atılması gerekmektedir. Bu konuda hukuki destek alınması hak kayıplarına uğranılmaması açısından önemlidir. Ancak uyuşmazlıkların tüketici mahkemelerinde görülecek olması ve tüketici lehine yorum ilkesinin söz konusu olacağı unutulmamalıdır.
Düğün ve Nişan Törenleri:
İçişleri Bakanlığı tarafından valiliklere gönderilen genelgeler ile düğün ve nişan törenlerine bir takım yasaklamalar getirilmiş olup işbu tarihlerinde düğün ve nişan tarihlerinin yapılması yasaklanmıştır.
T.C. İçişleri Bakanlığı’nın 16 Mart 2020 Tarihli Ek Genelgesi ile düğün ve nişan törenleri yasaklanmıştır. “Bakanlığımız 81 İl Valiliğine Coronavirüs konulu ek bir genelge daha gönderdi. Genelge ile 81 ilde, tiyatro, sinema, gösteri merkezi, konser salonu, nişan/düğün salonu, çalgılı/müzikli lokanta/kafe, gazino, birahane, taverna, kahvehane, kıraathane, kafeterya, kır bahçesi, nargile salonu, nargile kafe, internet salonu, internet kafe, her türlü oyun salonları, her türlü kapalı çocuk oyun alanları (AVM ve lokanta içindekiler dahil), çay bahçesi, dernek lokalleri, lunapark, yüzme havuzu, hamam, sauna, kaplıca, masaj salonu, SPA ve spor merkezlerinin faaliyetleri geçici bir süreliğine bugün saat 24:00 itibariyle durdurulacak.”
T.C. İçişleri Bakanlığı’nın 16/03/2020 tarihinde 81 il valiliğine gönderdiği Ek Genelge ile nişan ve düğün salonlarının da içinde bulunduğu umuma açık yerlerin faaliyetleri belirsiz bir süre durdurulmuştur. Bu yasaklamalar nedeniyle düğünler iptal olmuş olup sözleşmede belirtilen tarihlerde yapılması imkansız hale gelmiştir. İşbu tarihlere ilişkin, borç ilişkilerinde ifa imkansızlığının mevcut olduğu açıktır.
01/07/2020 tarihinden itibaren belirlenen kurallara uygun şekilde hizmet vermeye başlayabilecekleri kararı alınmış olup düğünler belirli şartlarda, yasaklamalarla ve kısıtlamalarla yapılabileceği belirtilmiştir.
Ancak virüs riskinin yüksek olması ve bu tarihlerde büyük bir tehdit oluşturmaya devam etmesi nedeniyle bazı vatandaşlar, yasaklamalar dışında kalan tarihlerde düğün yapmaktan vazgeçerek, mevcut sözleşmelerinden dönerek organizasyonlarının mücbir sebep nedeniyle iptalini talep etmelerine rağmen organizasyon şirketleri ve düğün yeri sahipleri para iadelerini gerçekleştirmemiştir.
İçişleri Bakanlığı tarafından 25.08.2020 tarihli ve E.13677 sayılı Genelgesi çerçevesinde, toplum sağlığını korumak için nişan, düğün ve nikah merasimlerine yönelik İl Hıfzıssıhha Kurulunca alınan karar ile düğün ve nişan törenlerine tekrar bir takım yasaklamalar getirilmiştir. (31.08.2020 08:00’dan itibaren geçerli olmak üzere)
“-Tüm kapalı alanlarda sünnet düğünü, kına gecesi, nişan etkinliklerine müsaade edilmemesi,
-Düğün ve nikah salonlarında sandalye/koltuk düzeninin toplam kapasitenin azami 1/3’ünü aşmayacak şekilde fiziki mesafe koşullarına uygun olarak oluşturulması,
-Düğün ve nikahlarda yemek verilmesi de dahil olmak üzere her türlü yiyecek içecek servisi/ikramı (paketli su servisi hariç) yapılmaması,
- Bu şekilde gerçekleştirilecek düğünlerde oyun/dans gibi faaliyetlere kesinlikle müsaade edilmemesi,
-Gelinle damadın birinci ve ikinci derece yakını olmayan 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımız ile 15 yaş altı çocukların düğünlere ve nikah merasimlerine katılmasının yasaklanması,
-Yukarıda belirtilen düzenlemelerin 31.08.2020 Pazartesi günü saat:08.00’den itibaren geçerli olması,
- İçerisinde bulunduğumuz kontrollü sosyal hayat döneminin temel prensipleri olan temizlik, maske ve mesafe kurallarının yanı sıra düğün ve nikahlarda, bu Karar ile düzenlenen hususlar dışında T.C. İçişleri Bakanlığının; 13.06.2020 tarih ve 9430 sayılı, 24.06.2020 tarih ve 10116 sayılı, 07.07.2020 tarih ve 10888 sayılı ve 30.07.2020 tarih ve 12682 sayılı Genelgeleri ile T.C. Sağlık Bakanlığı Covid19 Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberinde yer alan tüm kural ve tedbirlere eksiksiz riayet edilmesinin sağlanması ve Kaymakamlıklarca tüm bu hususların titizlikle denetlenmesi,”
Tüm bu yaşanan süreçler ve yasaklamalara ilişkin olarak mücbir sebep nedeniyle düğünlerini ve nişan törenlerini iptal eden tüketicilerin ödemiş olduğu bedelleri hukuki haklarını kullanarak geri alabileceği kanaatindeyiz. Ayrıca bir takım kısıtlamalar çerçevesinde düğünlerdeki kişi sayıları azaltılmış, organizasyonlardaki çeşitlilikler minimuma indirilmiştir. Bu konulara ilişkin olarak da anlaşılan bedellerde indirim yapılması gerekli olup, eğer bedelin tamamı ödenmiş ise de tüketicilerin talepleri halinde bu bedellerin bir kısmının iadesi gerekmektedir .
Söz konusu uyuşmazlıkların çözümü için, öncelikle sözleşmelerde mücbir sebebe ilişkin bir düzenleme bulunup bulunmadığına bakılmalıdır. Taraflar arasında imzalanan sözleşmede mücbir sebebe ilişkin herhangi bir hüküm bulunmaması halinde ise uyuşmazlık mevzuat çerçevesinde çözüme kavuşturulacaktır. Tüketicilerin, düğün ve nişan törenlerini iptal ettiklerini ve sözleşmeden döndüklerine dair irade beyanlarını gecikmesizin karşı tarafa bildirmeleri gerekmekte olduğu unutulmamalıdır.
Özel Okul, Yurt ve Özel Üniversite:
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından da diğer kurumlar gibi salgına karşı bazı tedbirler alınarak 2019-2020 bahar eğitim-öğretim döneminde yüz yüze eğitim-öğretime ara verilerek uzaktan eğitim-öğretim uygulaması yapılmıştır.
İşbu uygulama nedeniyle veliler ve özel üniversite öğrencileri ile okul, yurt ve özel üniversite yönetimleri arasında; özel okul,üniversite ve yurt taksitlerini ödeyip ödemeyecekleri, ödemiş olduğu ücretlerin iadesini alıp alamayacağı ve yeni döneme ilişkin sözleşmelerin ne şekilde gerçekleştirileceği ve ücretlerin ne şekilde ödeneceğine ilişkin uyuşmazlıklar söz konusudur. Belirtilen bu kurum ücretleri yanında yemek ve servis ücretlerinin iadesi konusunda da hukuki olarak uyuşmazlıklar yaşandığı ve uyuşmazlıkların artarak devam edeceği kuşku götürmez bir gerçektir.
Uzaktan eğitim sistemi ile özel eğitim kurumlarından beklenen eğitim ve öğretim faaliyetleri ile diğer tüm sosyal aktivitelerde, okulların sunmuş olduğu tüm imkanlardan yararlanılamaması gibi sebepler ile ifanın eksiksiz şekilde gerçekleştirilmeyeceği açıktır. Zira özel okullar, özel yurtlar, özel üniversitelere kayıt sözleşmeleri karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerdir. Uzaktan (online) eğitimlerin özel okul ve özel üniversiteler açısından kayıt sözleşmelerindeki tüm borçların eksiksiz ifası olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu hizmetlerin alınamaması nedeniyle tüketiciler sebepsiz zenginleşme çerçevesinde talepte bulunulabileceği gibi bu konuda hak kayıplarına uğranmaması için hukuki destek alınması önem arz etmektedir.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken konu sözleşmelerin ifa imkansızlığı çerçevesinde özel okul, yurt ve özel üniversitelere ödenen ücretlerin tamamının geri alınmasının söz konusu olamayacağıdır. Tüketiciler ancak borcun imkasızlaşan kısmını geri alabilme hakkına sahiptir.
Özel okullar ve özel üniversiteler faaliyetlerini eğitim-öğretim ile birlikte taahhüt ettiği diğer şartlar çerçevesinde (sosyal etkinlikler, çeşitli imkanlar) sağlama borcu altındadırlar. Sözleşmenin diğer tarafı olan öğrenci ya da veliler ise; sözleşme ile kararlaştırılmış ücret borcunu, ödeme yükümlülüğü altına girmektedirler. Yaşanan salgın nedeniyle eğitim ve öğretime ara verilmiş, akabinde de uzaktan eğitime geçilmiştir. Bu nedenle özel okul ve özel üniversitelerin yükümlülüklerini eksiksiz şekilde yerine getirdiğinden de söz edilemeyeceği açıktır.
Örnek vermek gerekirse özel okullara ilişkin 2019-2020 yılı eğitim ve öğretim dönemi için bir yıl süreli yapılan bir sözleşmede, ilk dönem verilen hizmetin sözleşmeye uygun şekilde verildiği açıktır. Ancak ikinci dönem, salgının ortaya çıkması ve yayılması ile uzaktan eğitime geçilmesi; hem verilen eğitim ve öğretim hem de çeşitli imkanlar(havuz-spor salonu- kütüphane- laboratuvar) konularında kısmi ifa imkasızlığının olup olmayacağı tartışma konusudur. Burada tüm senelik borçtan kurtulma gibi bir durum söz konusu olmayıp ancak borcun imkansızlaşan kısmı için borç sona ermekte ve velilerin ödemiş oldukları ücretleri geri iade alma hakkı olabileceği kanaatindeyiz.
Eğitim ve öğretim faaliyeti ücreti dışında, yemek ve servis hizmetleri için ödenen ücretler açısından ise farklı bir değerlendirme yapılması gerekmektedir. Tamamen uzaktan eğitime geçilmesi durumunda yemek ve servis ücretleri konusunda ifa imkansızlığından söz edilebilmesi söz konusu olacaktır. Bu nedenle veli veya öğrencilerin bu konuda ödemiş olduğu ücretleri geri alma hakkı söz konusu olabilecektir.
Halihazırdaki mevcut salgın durumu ve ileride meydana gelebilecek uyuşmazlıklara ilişkin olarak tüketiciler ödemiş oldukları düğün ve nişan töreni ile özel okul, özel yurt, ve özel üniversite ücretlerinin iadesini talep etmektedirler.
Söz konusu uyuşmazlıkların çözümü için, öncelikle sözleşmelerde mücbir sebebe ilişkin bir düzenleme bulunup bulunmadığına bakılmalıdır. Taraflar arasında imzalanan sözleşmede mücbir sebebe ilişkin herhangi bir hüküm bulunmaması halinde ise uyuşmazlık mevzuat çerçevesinde çözüme kavuşturulacaktır
Tüm bu yaşanan olaylar eşliğinde ve mevzuat ışığında borç ilişkilerinin; işbu makale içerisinde değerlendirmesi yapılarak tüketicilere hukuki açıdan yol göstermek ve hak kayıplarına uğramadan süreci tamamlamaları amaçlanmaktadır. Bu konuda tüketicilerin hak kayıplarına uğramamaları adına konuda uzman bir avukattan hukuki destek almaları ve süreci yönetmeleri büyük önem arz etmektedir.
AV. ÖMER FARUK EROL